“Öğrenmeyi bıraktığınızda, ölmeye başlarsınız!” — Albert Einstein
Yazıma Albert Einstein’ın içten inandığım sözü ile başlamak istedim. COVİD-19'un hızla yayılması ile “Pandemi” kavramı herkesin hayatına girmiş bulunmakta. Bu durum; her türlü salgın, iklimsel olaylar, hızlı teknolojik gelişmeler gibi bir çok değişime karşı insan ırkını adaptasyon sağlamaya zorluyor. Zorluyor diyorum çünkü beynimiz her an çalışmaya devam ediyor. Onu “off” konumuna geçiremiyoruz. Sonuç olarak da her koşulda, her durumda çevreye ve olaylara uyum sağlayarak yaşamımıza devam eder konuma geliyoruz.
Bu öngörülemeyen dünyada sadece öğrencilerin değil tüm insanlığın ihtiyaç duyacakları becerileri (bilinçli karar verme, öğrenmeyi öğrenme, yaratıcı problem çözme ve belki de her şeyden önce uyum sağlama gibi becerileri) hatırlatma ve kazanmaları için imkân veren hayata boyu öğrenme yaklaşımını yeniden düşünmek için aynı zamanda bir fırsat sunmuştur. Bu becerilerin tüm insanlık için bir öncelik olarak kalmasını sağlamak amacıyla eğitimin her zaman, her yerde ve herkes için olduğunu öne süren yaşam boyu öğrenme yaklaşımı, pandemi döneminde daha da önem kazanmıştır².
“Yaşam Boyu Öğrenme” nedir? diyecek olursak;
-Milli Eğitim Bakanlığı’na göre; “kişisel, toplumsal, sosyal ve istihdam ile ilişkili bir yaklaşımla bireyin, bilgi, beceri, ilgi ve yeterliliklerini geliştirmek amacıyla hayatı boyunca katıldığı her türlü öğrenme teknikleridir.”¹ açıklamasını yapıyor.
- Avrupa Birliği Proje yönetiminin sayfasında; “ Hayat boyu öğrenme; farklı zaman ve farklı yerlerde esnek, çeşitli ve kullanılabilir yaşam boyu sürdürülecek olan öğrenme olarak tanımlanabilir. Birey; hangi yaşta olursa olsun, eğitim seviyesi ne olursa olsun hayat boyu öğrenmenin bir parçasıdır.”³ der.
Eğitimin, anaokulundan başlayıp üniversite ile bitmediğini gösteren hayat boyu öğrenmede kişilerin yetenekleri, bilgileri ve yeterlilikleri farklı öğrenme teknikleriyle yaşam boyu geliştirilmeye çalışılır. Bireyler bu süreçte yeni bilgiler edinir ve yeni beceriler kazanır. Hayat boyu öğrenme ne içindir? Ne işimize yarar diye sorarsak. Cevabı dört başlıkta toplayarak inceleyebiliriz.
Bilmek için öğrenme
Yapmak için öğrenme
Olmak için öğrenme
Birlikte yaşamak için öğrenme
Bir kaynakta “Yaşam boyu öğrenmenin özellikle tüm kentlerde yeni teknolojiler ve akıllı kent uygulamaları karşısında önemli bir risk faktörü olan sosyal uçurumu giderici potansiyeli olduğu sonucuna varılmıştır”⁴ yorumuyla karşılaştım. Çok ilgimi çekti. Bu nasıl olabilir? Makaleyi okudukça nasıl olduğunu çok net anlıyorsunuz.
2013 Yılında yayınlanmış bir makalede ilginç bir değerlendirmeye rastladım. Yaptıkları çalışma sonucu analiz sonuçlarına göre; “Öğretmen adaylarının yaşam boyu öğrenme yeterliklerine yönelik algıları; cinsiyet ve öğrenim görülen anabilim dalı açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermektedir. Öğretmen adaylarının kendilerini en yeterli hissettiği alanın anadilde iletişim, en yetersiz hissettikleri alanların yabancı dilde iletişim ile sosyal ve vatandaşlıkla ilgili yeterlikler olduğu belirlenmiştir.⁷” Bu ifade ciddi anlamda öğretmen olarak bizlerin daha çok gelişmesi ve öğrenmesi gerektiğini göstermektedir. Yabancı dilde iletişim (yabancı dil öğretmeni değilseniz) çok elzem bir eksiklik olmasa da “sosyal ve vatandaşlık ile ilgili yeterliliğin” az olması gerçekten korkutucu. Bu konuda eksik kalan bir öğretmen öğrencisine ne aktarabilir? nasıl aktarabilir?… İşte tam bu yüzden hayat boyu öğrenme çok önemli hale geliyor. Eğitim fakültesinden çıkan bir öğretmen gerçekten eğitimini tamamlamış mı oluyor??…. Tabi ki de hayır. Durum, teknoloji, ihtiyaç, bilim, bilgi sürekli değişiyor, gelişiyor. Bizim de buna ayak uydurmamız gerekiyor.
Yazının başında da dediğim gibi bir çok değişim insan ırkını adaptasyon sağlamaya zorluyor. Adaptasyon sürecinde önemli olan kısa zamanda doğru bilgiler ile öğrenme eylemini yapabilmek ve çağı yakalayabilmek.
Kaynakça:
Bu yazı 13 Mayıs 2020 de Öğretmen Kulübü Medium'unda da yayınlanmıştır.
Comentários